Şiddetsiz İnsan Yetiştirmek: Duygu İfadesi

Şiddetsiz İnsan Yetiştirmek: Duygu İfadesi
#1

Şiddetsiz İnsan Yetiştirmek: Duygu İfadesi

Anne ve babalar daha çocukları dünyaya gelmeden onları zihinlerinde var eder ve henüz doğmamış olan çocuklarına dair beklentiler geliştirirler. Bebeğin cinsiyetinin de belli olmasıyla birlikte içinde yaşadıkları toplum tarafından onlara empoze edilen kadın ve erkek imgelerini, aynı onların ebeveynlerinin onlara yaptığı gibi, kendi çocuklarına yansıtırlar. Çocuk içinde bulunduğu ailede, anne babasının duygu paylaşımlarını ve aile içerisinde hangi duyguların babaya ve hangi duyguların anneye atfedildiğini gözlemleyerek bunları içselleştirmeye başlar...

Bir durum ortaya çıktığında bu durumla baş etmek, önüne geçmek istiyorsak eğer, doğru müdahaleleri yapabilmemiz için bu durumun kaynağını ve neden olan faktörleri anlamamız gerekir. Şiddeti düşündüğümüzde ise; şiddetin yarattığı hasarı iyileştirmenin yanı sıra şiddetin nereden geldiğini, nelerin ona sebep olabileceğini de anlamalıyız. Ancak bu şekilde şiddetin önüne geçebiliriz.

Şiddetin arka yüzünü görmemizde bize yardımcı olması için şu soruları sorabiliriz: Şiddet nereden doğuyor? Şiddet uygulayan insanların davranışları nereden geliyor? Şiddet uygulayan insanlar nasıl bir ortamda büyüyor?

Ataerkillikle şiddet olayları arasında doğrusal bir ilişki vardır. Ataerkil kültüre ve değerlere sahip toplumlarda kadın ve erkeklere doğuştan getirdikleri biyolojik cinsiyetler temel alınarak toplumda belli roller biçilmiştir. Bu kadın ve erkeklerin duygularını ifade etmelerinde de geçerli bir unsurdur.

Anne ve babalar daha çocukları dünyaya gelmeden onları zihinlerinde var eder ve henüz doğmamış olan çocuklarına dair beklentiler geliştirirler. Bebeğin cinsiyetinin de belli olmasıyla birlikte içinde yaşadıkları toplum tarafından onlara empoze edilen kadın ve erkek imgelerini, aynı onların ebeveynlerinin onlara yaptığı gibi, kendi çocuklarına yansıtırlar. Çocuk içinde bulunduğu ailede, anne babasının duygu paylaşımlarını ve aile içerisinde hangi duyguların babaya ve hangi duyguların anneye atfedildiğini gözlemleyerek bunları içselleştirmeye başlar. Beden dili, mimikler, yüz ifadesi de çocukların dışarıdan onlara atfedilen ve onaylanan davranışları içselleştirmelerinde büyük rol oynar.

Bir evde çocuğu şiddete yönlendiren unsurların fark edilmesi için şu soruları sormak yol gösterici olabilir: Kim kime nasıl davranıyor? Evde kimin sesi yüksek çıkıyor? Birbirlerini sakin kalıp dinleyebiliyorlar mı? Duygularını rahatlıkla ifade edebiliyorlar mı?

Ataerkil toplumlarda kız çocuklarının daha duygusal olması beklenirken, erkek çocuklardan bu beklenmez veya duygularını gizlemeleri, içlerinde tutmaları beklenir.

Cinsiyetlere göre atfedilen duygular:

Kadına atfedilen duygular; kaygı, korku, üzüntü, mahcubiyet

Erkeğe atfedilen duygular; öfke, kızgınlık, gurur

Kız çocuklarının daha kırılgan ve hassas olma ile bağdaştırılan üzüntü ve kaygı gibi duyguları göstermeleri kabul edilebilirdir ve bunları gösterdikleri zaman olumsuz bir tepki ile karşılaşmazlar. Kızgınlık ve öfke gibi duyguları ortaya koyduklarında çevresindekiler tarafından ayıplanır, şuçlanır, utandırılırlar. Böylece kız çocukları üzüntü, kaygı, korku, mahcubiyet gibi duyguları içselleştirebilirken öfke ve kızgınlık gibi duyguları bastırmayı öğrenir.

Erkek çocukların öfkesini ve kızgınlığını göstermesi olumsuz bir sonuca yol açmaz. Hatta bunlar “erkeksi özellikler” olarak kabul edilir ve zaman zaman beğenilir ve desteklenir. Erkek çocukların öfkesini şiddete dönüştürmesi çevresindekiler tarafından hoşgörülüyor, onaylanıyor ve teşvik ediliyorsa çocuk bunu doğru kabul eder ve içselleştirir. Öte yandan; kaygı, korku, üzüntü, şaşırma, mahcubiyet, yardıma muhtaçlık gibi duyguları açığa çıkardığında çevresindekiler çocuğun bu duygularını onaylamıyor, tepki gösteriyor, küçümsüyor ise, çocuk bu duygularını bastırmayı öğrenir.

Böylece, bu şekilde büyüyen bir erkek çocuğu eksik, zayıf, yardıma muhtaç hissettiği zaman bunları bastırmaya çalışır. Bu duyguları bastırırken üzerini örtmek için kendisini daha güçlü hissedebileceği öfke duygusunu giyinir ve bunu saldırganca dışa vurur. Bu da şiddeti doğurur. Kısacası, altta yatan eksikliği şiddet aracılığıyla kendisini daha güçlü bir konuma getirerek üstünü kapatmaya çalışır. Erkek şiddet eylemini arttırırken, aynı zamanda zayıf hissetmeyi, yardıma muhtaç olmayı kabul edemez ve alabileceği yardımlardan da mahrum kalmış olur.

Kız çocukları öfke ve kızgınlık gösterdiğinde “sen kız çocuğusun otur yerinde”, “kır dizini otur” vb. söylemlere; erkek çocuklar kaygılarını, korkularını üzüntülerini belli ettiğinde “kız gibi ağlama”, “bebek gibi ağlama”, “sen kız mısın?”, “erkek adam ağlamaz” gibi söylemlere maruz bırakılarak küçümsenir veya alay edilir. Bunlar çok yerleşik, kuvvetli, adeta içimize işlemiş ve farkına bile varmadığımız bazı değerleri, tutumları, eğilimleri anlatır. Bu tür söylemlere maruz kalan çocuk zayıflık ve yetersizlik duygusundan kaçmak için duygularını bastırmaya zorlanmış olur.

Öfke, kızgınlık, üzüntü, kaygı, korku gibi bütün duygular evrenseldir ve cinsiyetten bağımsızdır. Kadınlarda ve erkeklerde bu duyguların dışa vurumunda görülen farklılıklar tamamen toplumsal cinsiyetle alakalıdır. Dünyanın her yerinde bütün bebeklerde ve çocuklarda görebileceğimiz duygulardır bunlar. Dolayısıyla, erkeklerin üzüntü, kaygı ve korku duymaları çok doğal ve sağlıklı; kızların da kızgınlık ve öfke duymaları çok doğal ve sağlıklıdır. Önemli olan tüm insanların bunları uygun şekilde ifade etmeleri ve kontrol etmeyi öğrenmeleridir. Anne ve babaların ve diğer bakım verenlerin çocukların duygularını sağlıklı bir şekilde ifade etmeleri için yol göstermeleri şiddetsiz insan yetiştirmek için önemlidir.

Duygu ifadesini güçlendirmek için "Şiddetsiz İnsan Yetiştirmek: Duygu İfadesi, Ebeveynler ve Çocukları İçin Öneriler" başlıklı yazıda yer alan önerilerden faydalanabilirsiniz.

 

Şiddetsiz İnsan Yetiştirmek ana başlığı altında bu sitede yer alan tüm içerikler Psikolog Nurşen Tuncer ile birlikte klinik psikoloji uzmanlık eğitimi kapsamında hazırlanmıştır.

Görsel: Hülsenbeck Çocukları, Phillip Otto Runge